مجموعه ی 44 ترجمه از شعر های ناظم حکمت برگردان : پرستو ار ستو طر ح جلد:جمال ذالفقاری

Benzer belgeler
SAMAN SARISI. Vera Tulyakova'ya derin saygılarımla (I)

دستورالعمل نصب فن کویل های MTA

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

Türkçede Eylemsilerle Kurulan Sıfat İşlevli Yan Tümcelerin Farsçada Kullanımı Üzerine

APTLII Arabic 2 3. Turkish 4 7. Persian 8 11

YABANCI DİL BİLGİSİ SEVİYE TESPİT SINAVI (YDS) (İlkbahar Dönemi) FARSÇA 6 NİSAN 2014

SCHATTDECOR TRENDLERI 15/16

RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ NİN SEÇME ŞİİRLERİ VE TÜRKÇE ÇEVİRİLERİ PROF. DR. NİMET YILDIRIM

سوالها و جوابها اطالعات در مورد حق تحصیل سازمان حقوق پناهندگان ترکیه: مشاوره حقوقی و کمک رایگان برای پناهندگان EĞİTİM HAKKI FARSÇA SORULAR & YANITLAR

Aksam yemegi Buyurunuz Bugün Yarın Dün Hafta saat kac. bugun cok iyi gecti

English BLG 56. Please read this manual thoroughly before operating this unit! Important safety instruction


APTLII APTLII Immersion Philosophy J U N E A U G U S T 6, U N I V E R S I T Y O F W I S C O N S I N - M A D I S O N.

الفبای زبان ترکی استانبولی از ٢٩

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

SÂİB-İ TEBRİZÎ NİN ŞİİRLERİNDE GEÇEN HÂB-I BAHÂR TAMLAMASI ÜZERİNE

Tuğrul Tanyol. Beyaz at. Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte Boş meydanları, kirli sokakları Herkes kendi yankısının peşinde

بررسی وضعیت معرفی انقالب اسالمی جمهوری اسالمی و فرهنگ و تمدن ایران اسالمی در کتب مرجع و منابع آموزشی ترکیه

دستور زبان جامع ترکی

بازگشت داوطلبانه اگر درخواست پناهندگی شام رد شود چه اتفاقی می افتد تصمیم بر بازگشتی داوطلبانه با حامیت ادارات آلمانی بگیرید

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

HM 235 When using electrical appliance, basic safety precautions should always be followed including the following:

نرشیه کفش BÜLTEN مصاحبه با مارکهای غول پیکر و قدرمتند جهان در بولنت ماست

Before using this water purifier, please read this instruction manual completely.

ÜLKEMİZDE ŞARKİYATÇILIĞIN ÖZELEŞTİRİSİ

5. SPOUT 6. MOTOR UNIT 7. LEMON CONE 8. ORANGE CONE

When using electrical appliance, hereunder the basic safety precautions should always be followed

Claudia Küchen Tasarım ve Pazarlama Başkanı

Ahmed-i Şâmlu; Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği ve Bir Şiirinin Tercümesi

فصل اول: اندازهگیری در علوم

Defâ i Mukaddes Şairi Kayser-i Eminpûr dan Savaş İçin Bir Şiir

ANADOLU DA FARSÇA YAZILMIŞ BİR ESER: HÂMÛŞNÂME

When using electrical appliance, hereunder the basic safety precautions should always be followed

نمایشگاه سبیت انفورماتیک اوراسیا

Hâce Abdullah el-ensârî el-herevî nin Münâzara-i Dil ü Cân Adlı Risâlesi ve Türkçe Tercümesi

ALVARLI LÜTFÎ EFENDİ VE FARSÇA ŞİİRLERİ

سال اول - شماره دهم کمیته آذربایجان حزب کمونیست کارگری ایران 62 اردیبهشت - ٩٣١٣ ٩2 مه 6١٩٢ سر دبیر: سهند مطلق

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

China Office / GATEM Şube / GATEM Ayakkabıcılar San. Sit. 1.Ada C Blok No:3 Şehitkamil / Gaziantep Tel : Fax :

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

APTLII Arabic 2 4. Turkish 5 8. Persian 9 11

پ یشبینی خود از بازار جهانی را با توجه به پ یشرفتهای کلیدی در

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

مقاله در جهان اشاره نظام آموزشي ما را بر آن داشت نگاهي هر چند گذرا به بستههای تابستان

An Analysis About the Art of Similes in the Praises of Hafiz on Behalf of Shah-ı Shuca and Kıvamuddin Mohammed Sahibu l- Iyar

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI


YENİKAPI MEVLEVÎHÂNESİ SON ŞEYHİ ABDÜLBÂKÎ MEHMED BAYKARA DEDE NİN ENFÂS-I BÂKÎ DE BULUNAN FARSÇA ŞİİRLERİ

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

Attar ve Fuzuli. Hasan Bedel

HINDI STYLE AND ITS REFLECTION OF OTTOMAN TURKISH POETRY TURGAY ŞAFAK *

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

ناظم حکمت و شاملو و بازتاب آن در ايماژپردازي اين دو شاعر

KIRMIZI KANATLI KARTAL

MATEMATİK DERSİ ÖRÜNTÜLER DERS PLANI. SINIF 2 SÜRE 2 ders saati TARİH

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

En güzel 'Anneler Günü' şiirleri

راهنماي ویژه سفر به ترکیه

FARSÇA ŞİİRLERDE İSTANBUL VE MİRZÂDE-İ IŞKÎ NİN İSTANBUL U ANLATAN ŞİİRLERİ *

HALÎLÎ VE TUHFETU L-UŞŞÂK ADLI MESNEVÎSİ

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

International Journal of Language Academy THE SITUATION OF PROVERBS AND IDIOMS IN TEACHING TURKISH AS A FOREIGN LANGUAGE TO PERSIANS

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

کوهیار گودرزی برای جامعه مدنی ایران

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

BÂBÂ TÂHİR-İ HEMEDÂNÎ

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Sa dî-yi Şîrâzî de Medrese İmajı

H E L S İ N K İ Y U R T T A Ş L A R D E R N E Ğ İ. Mültecilerin Sesi

İran da Değişim Dinamikleri

Bir ciltte iki kitap Bedilistan - (8) Güldeste (9)

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

YAVUZ SULTAN SELİM İN DÎVÂNINDA OLMAYAN FARSÇA ŞİİRLERİ PROF. DR. A. NACİ TOKMAK

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

FARSÇA GRAMERİ NECDET TOSUN

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU UĞUR BÖCEKLERİ SINIFI KASIM AYI BÜLTENİ

Before operating this unit, Please read the instruction manual carefully. This product is for household use only.

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

TÜRKİYE YE DÜZENSİZ AFGAN GÖÇÜ VE İRAN IN GÖÇ POLİTİKALARI. Mehmet KOÇ

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

Kim okulda en çok hangi dersi seviyor?

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU PAPATYALAR SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ

Please note the following brief icons and rules for safe use of this product.

TURK , Öğretim Görevlisi: Gönenç Tuzcu Ödev 3: Şiir(1)

AA-AA ھمبستگی کارگران ايران و ترکيه ما زنان ايران با يکی از خونخوارترين و زن ستيزترين رژيم ھای روی کره زمين روبرو ھستيم.

Transkript:

1

3 مجموعه ی 44 ترجمه از شعر های ناظم حکمت برگردان : پرستو ار ستو طر ح جلد:جمال ذالفقاری

Ben bu kitabı Nazım Hikmet>in Güzel ruhuna arz ediyorum *parastoo arastoo* من این کتاب را به ر وان ز یبای «ناظم حکمت«پیشکش می کنم Sana Dair Nazim Sen hasretlerin adını biliyor. ve ben senin derin üzüntün adını biliyorum. Bu güzel olurdu, Bu inanılmaz bir adalet olacak. Eğer, şimdi, Şu anda, Senin şiirinin boğazında oturuyorsunuz hüzünden boğulayım.. benim en sevdiğim Nazim. *parastoo arastoo* تو نام حسرت ها را می شناسی ومن نام ژ رف تر ین اندوه تورا چه خوب میشد یک عدالت باورنکردنی اگر حاال همین حاال از بغضی که در گلوی شعر ات نشسته خفه میشدم. محبوب تر ین ام ناظم.»پرستو ار ستو «

6

7 پیشگفتار ناظم حکمت در سال 1902 در تسالونیکی متولد شد. پدربز رگ مادری ناظم مصطفی پاشا Celaleddin از لهستان.میاید کنستانتین Borjenski اشراف زاده ای بود که پس از شکست قیام در برابر اتر یش و ر وسیه در سال 1848 به پار یس گر یخت و از آنجا به استانبول رفته به اسالم گر وید و لقب پاشاگرفت. او به عنوان یک.Türkologie کتاب «Turcs Anciens»را نوشت که او را میتوان یکی از بنیان گذاران واقعی تمدن ترک بحساب آورد. ناظم در سال 1920 او به عضویت سازمان مقاومت آناتولی پیوست در سال 1923 عضو حزب غیرقانونی کمونیست ترکیه شد و در فاصله ی سالهای بین 1922-1925 در دانشگاه مردمشناسی شر ق مسکو تحصیل کرد همان جایی که پی تابوت لنین راه افتاد. پس از بازگشت به ترکیه از سال 1925 در خفا زندگی کردتا اینکه مجبور به مهاجرت به اتحاد جماهیر شور وی سابق شد ودر ترکیه به صورت غیابی به 15 سال زندان محکوم شد.در سال 1928 پس از بازگشت به میهن خود دوباره زندان در انتظار ش بود.او تنها چند سال در آزادی زندگی کرد که 12 سال از آنرا در تبعید بسر برد.زندان اورا دچار بیماری های کلیه چشم قلب و کبد کرد وپیوسته از بی خوابی رنج می برد. مبار زات مطبوعاتی برای اقدامات همبستگی در سراسر جهان با حکمت در آن دوره تحت فشارنفوذ بسیاری از ر وشنفکرانی مانند پیکاسو آراگون سارتر نر ودا برشت و دیگران ز یاد هم موثر واقع نشد و در زندان باقی ماند. اعتصاب غذای او در سال 1950 سبب گردید تا عفوشود. در سال 1951 ناظم که 49 ساله بود مجبور به ترک ترکیه شد وهرگز دوباره خاک عز یز وطن اش را ندید.. در سالهای پس از تبعید با شور وانر ژی فراوان برای ر ویای همیشگی اش یعنی صلح کوشید و سرانجام جایزه ی صلح لنین را در یافت کرد.. پرداخت به مسائل سیاسی از این دوره ببعد در اشعار ش کم رنگ وکم رنگتر می شود و بیشتر و عمدتن در مورد عشق و اشتیاق می سراید. طی این دوره آثار اش در 7 جلد منتشر میشود این اثار در مدت کوتاهی به همه ی کشور ها راه پیدا کرد واز طر یق قاچاق این آثار به صوفیه پایتخت بلغارستان پخش شده وبازار های کتاب را فتح می کند.شعر های حکمت بیشتر از هر تئوری انقالبی مردم آن سالها ی دهه 60 را تحت تاثیر قرار داد ز یرا بازتاب رنج ها درد حسرت ها و ناکامی های ر وز مره ی مردم این دوران بود. عنصر اصلی شعر او خوش بینی فنا ناپذیر ی ست که بی در یغ از ر ویای گل از صبح خوشحال و ر وز ر وشن وفردای ر وشن تر سخن می راند.شعر های ر یتمیک و پلی فونیک او آیاتی هستند خالی از فر یب ها و در و غ های سوسیالیسمی که در دست ذهنی جوانان تبدیل به سالح شورش می شوند. شعر هایی که ازدیدگاه تعر یف زیبایی شناسی آن ها را می توان به یک هماهنگی دیالکتیکی و یک ارکستر کامل تعبیر کرد. ناظم بعنوان پسر ی که در یک خانواده ی سرشناس و بز رگ به دنیا آمده بود می توانست یک زندگی با تمام امکانات رفاهی را تجربه کند و لی او راه مقاومت را پیش گرفت و همه درد هایی را که یک انسان می تواند تحمل کند تجربه کرد اما اراده ی شگفت و کم نظیر او در هم شکسته نشد حتا سلولهای تنگ تار یک زندان های مخوف نتوانستند آرمانهای مقدس انسانی او را نابود کنند. اوصدای محکم و اعتراض خود را از پس دیوار های زندان ها در گوش های همیشه سنگین تار یخ فر و نشاند. این شاعر جهان وطنی در مقدمه ی یکی از کتاب های خود چنین نوشته:»نویسنده ی این کتاب یک شاعر ساده ی ترک است که افتخار می کند مغز قلب و زندگی ش را در راه مبار زه وبرای استقالل ملی عدالت اجتماعی و صلح اختصاص داده ودر اشعار اش بی توجه و ستایش از نام خود موقعیت آش نژاد و ملیت. اش همه ی شکست ها و پیر وزی های خود را از آن مردم خود میداند. حکمت یک جهان وطن واقعی بود. حتی در موقعیت ها ی شکست سنگین اش پیوسته کلمات و تصاویر ی خلق می کند که آینده ای سرشار از اعتماد به نفس امید وز یبایی را

8 تداعی می کند. پابلو نر ودا در جایی گفته: ناظم دومی را شعر این قر ن بخود نخواهد دید. ناظم حکمت شعر ها داستان های کوتاه نمایشنامه رمان ها افسانه ها ی ز یادی نوشت ومعتقد بر این بود که دوران جدید به یک فر م ر وایی جدید وتازه نیاز دارد. تز وتم اندیشه ها وشاعرانگی ها ی او بر محور تنهایی از دست دادن ها غم و اندوه و احساسات شگفت و شگرف می گردد و آنتی تز او زندان است در زندان های ترکیه نیمی از آثار سیاسی خود را نوشت جایی که همیشه و در هر نقطه از این جهان پهناور زندانیان سیاسی ر ویای فرار بز رگ را خواب می بینند او خواب های بهتر ی میدید شعر های حکمت خواب و ر ویا نبودند واز دیوار های آهنی وستبر زندانها گذشتند وبه واقعیت پیوستند و قلب های جهانیان را فتح کردند.زندان برای ناظم نقطه ی ذره بینی کوچکی بود بر صفحه ی بز رگ نقشه ی جهان وغیر قابل توجه..این شاعر ر ومانتیک واحساساتی در همه ی عمر دغدغه ای جز نان و آزادی برای ملت ها نداشت وتنها وتنها در این ارتباط نوشت وسر ود. سوره ها و آیه های شعر ی اش خالی از در و غ هر مکتب و»ایسم«سوسیالی است. کتاب های حکمت به بیش از پنجاه زبان ترجمه شده است.مهمتر ین آثار او عبارتند از: (1 835 Zeilenخط سال, 1929 (1935 Babu )Briefe an Taranta نامه هایی به تارانتا بابو 1935 Das Epos vom Scheich, Bedreddin حماسه ی شیخ بدرالدین 1937 1951),)Menschenlandschalten مناظر بشر Das Epos der nationalen Befreiung حماسه آزادی بخش ملی افسانه ی فر هاد وشیر ین فاشیسم و نژادپرستی آ لمانی و... ناظم حکمت به طور گسترده ای در جامعه ی ترکیه وجهان به عنوان بز رگتر ین استاد شعر پست مدر ن شناخته شده. بی هیچ چون و چرا یی.او یکی از شاعران بز رگ قر ن 20 در سطح جهانی است. من در کمتر پنجره های کتابفر وشیها ی شهر های ار وپایی دیده ام که از ناظم حکمت کتابی به تماشا نگذاشته شده باشد. همیشه واغلب که شدیدن تحت تاثیر سر وده های این شاعر محبوب ام قرار می گیر م در خلوت خیال ازاو می پرسم: طی سده ی گذشته واکنونی کدام یک از آن ر ویاهای مقدس و انسانی ات که بر ز یر بنای ضمیر ر وشن و اندیشه های متعالی ات استوار شده بودند و بر آن ها باور داشتی در جوامع جهانی صورت واقعیت بخود گرفت و آیا جز یک تو هم ترسناک ودرد آور نبود ناظم جان سوسیالیز می که عطف معنوی ر و ح با شکوه توبود سوسیالیسمی که تو بر پایه واساس ذات ر وشن وپاک انسانی خود از آن سخن میراندی آیا یک شکنبه ی شیطانی گندیده ای بیش نبود..بد بو تر از ابلیس سرمایه داری که در همخوابگی با کاپیتالیسم صدها بر ج دوقلوی دیگر را هم خواهد زائید...ناظم جان برخیز وببین این جهان پر جمعیت فقیرتر وسیاه تر از دوران سیاه توست زندان های اش پرتر از زندانهاییست که تو در آن خوابیدی. تو حیف بودی که چنین»ایسمی «را بدنبال بکشی. ز یرا یک هومانیست و فیالنتر وپ حقیقی بودی بی هیچ رنگی. بی هیچ وعده ی فر یبی... امیدی که تو با آن چهره ی فرداها را جال میدادی نمازی یک رکعتی بیش نبود با چهل هزار سجده برسجاده ی خون و عدالتی که تو بر آن باور داشتی هنوز هم استخوان صدبار لیسیده شده ای ست که که فقط برای گلو گیر کردن گرسنه گان پیش پاها پرت می شود.شک ندار م که تو میدانستی که چر خ دنیا بیشر مانه تراز همیشه هم خواهد چرخید.ولی قالیچه ی سلیمانی شعر های ات هرگز از پشت باد ی که از سمت عشق وامیدواری میوز ید پائین نیامد و بدنیا هشدار دادی که یک واقع گرای حقیقی هرگز بین آر واره های قدرت به گر یه دهان باز نمی کند ودر دنیای دردناک واقعیت خود را محکوم به اجرای آرمانهای اش می بیند. سوسیالیسم / کمونیسمی که در ز هدان پوسیدگی اخالق بشر ی و دیکتاتوری غیر انسانی تغذیه شد ه و آنقدر موفق بود که توانست همه ی سنت های فکر ی اخالقی و تار یخی فر هنگ ر وسی را نابود کند ولی نتوانست به آر ز وهای خوشبینانه ی یک شاعر جامه ی عمل بپوشاند...تو خود ات آرمان های ات را به بر پهنه ی حقیقت نشاندی...

زمز مه ی شعر ها وترانه های ناظم مر هم شگفتی ست بر آالم ذهن های بیدار و عدالت جو.کتاب های شعر حکمت برای من مقدس تر ین کتابی هایی هستند که در همه ی عمر ام خوانده ام..سیاست و مکتبی که اساسن در حذف گز ینه ی دین هم ناموفق بود سوسیالیسم / کمونیسم بدون خدا و مسیحیت هم نتوانست انسان درمانده را از اوهام وخرافات دینی اش اش ر ها سازد ز یرا به دلیل ایدئولوژی گرایی اش به دین و مبانی دینی به بهشتی ر هنمون نشد که در ر ویا های آنان قر ن به قر ن چاق تر وفربه تر می شوند.ولی ابر مردی شاعر نشان داد که ایسم ها جایی جز در زباله دان تار یخ پیدا نکرده ونخواهند کرد وتنها انسان است که هم خداست وهم برده و بر این همه تیرگی می تواند چیره گردد اگر همنو ع اش را بیشتر از خود اش دوست داشته باشد. وچنین بود که ناظم مسیح دنیای ادبیات شد... ناظم ر سالت ز یبای خود را در ترانه های آب و ماه باد و آفتاب ودر سر ود قایقرانان گستره های آبی جهان بر جهانیان خواند. مفهوم انقالبی معنوی داشت.او اگر امر وزه زنده سوسیالیسم ایده آ لی ناظم برای برای او بود فر وپاشی سوسیالیسم / کمونیسم و لر زه هایی که پایه های کاپیتالیسم خونخوار را چون تب ماالر یا نوبت به نوبت می لر زاند اندیشه ی واال وانساندوستانه اش را بی تردید از پیر وی همه ی این مکتب های فر یب آزاد می ساخت...و سر انجام میدید که دست«فیدل»ها دست نواز ش نیستند. دست نواز ش واژه های گر م و آتشفشانی اوست که از ترانه مسلسل میسازد تا بر سینه ی ز ورگویان نشانه بر ود و از مسلسل ترانه می بافد تا مادرانی که کودکانشان را از پستان خور شید شیر میدهند با این ترانه ها الالیی بخوانند و خواب های خفته را بیدار کنند. پرستو ار ستو جوالی سال 2014 9

10 1 OTOBİYOGRAFİ de doğdum 1902 doğduğum şehre dönmedim bir daha geriye dönmeyi sevmem üç yaşında Halep te paşa torunluğu ettim on dokuzumda Moskova komünist üniversite öğrenciliği kırk dokuzumda yine Moskova da Tseka-Parti konukluğu ve on dördümden beri şairlik ederim kimi insanlar otların kimi insanlar balıkların çeşidini bilir ben ayrılıkların kimi insan ezbere sayar yıldızların adını ben hasretlerin hapislerde de yattım büyük otellerde de açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir otuzumda asılmamı istediler kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini verdiler de otuz altımda yarım yılda geçtim dört metrekare betonu elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Prag dan Havana ya Lenin i görmedim nöbetini tuttum tabutunun başında 924 te de ziyaret ettim anıt kabiri kitaplarıdır 961 partimden koparmağa yeltendiler beni sökmedi yıkılan putların altında da ezilmedim de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün 951 de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü 52 sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım şu kadarcık haset etmedim Şarlo ya bile aldattım kadınlarımı konuşmadım arkasından dostlarımın içtim ama akşamcı olmadım hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana başkasının hesabına utandım yalan söyledim yalan söyledim başkasını üzmemek için ama durup dururken de yalan söylemedim bindim tirene uçağa otomobile çoğunluk binemiyor operaya gittim çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın çoğunluğun gittiği yerlere de ben gitmedim 21 den beri camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye ama kahve falına baktırdığım oldu

11 yazılarım otuz kırk dilde basılır Türkiye mde Türkçemle yasak kansere yakalanmadım daha yakalanmam da şart değil başbakan falan olacağım da yok meraklısı da değilim bu işin bir de harbe girmedim sığınaklara da inmedim gece yarıları yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında ama sevdalandım altmışıma yakın sözün kısası yoldaşlar bugün Berlin de kederden gebermekte olsam da insanca yaşadım diyebilirim ve daha ne kadar yaşarım başımdan neler geçer daha kim bilir شر ح حال در سال 1902 زاده شدم هرگز دوباره به زادگاه ام خود باز نگشتم عقب گرد را دوست ندار م با سه سالگی در آ ل پ و )شهر ی در سور یه (نزد نوه ی«پاشا*«بودم با نوزده سالگی دانشجو بودم در دانشگاه کمونیستی مسکو با چهل ونه سالگی دوباره در مسکو بعنوان مهمان در حزب کمیته ی مرکز ی واز چهارده سالگی ام شاعر ی می کنم. عده ای گیاهان را می شناسند گر وهی ماهی ها را من جدایی ها را. برخی نام ستاره ها را از بر میدانند من نام حسرت ها را. در زندان ها خفتم هم در هتل های بز رگ گرسنگی کشیدم اعتصابات غذا را تحمل کردم و خوراکی وجود ندارد که من مزه نکرده باشم در سی سالگی می خواستند مرا بدار بیاویزند با چهل وهشت سالگی نامزد در یافت جایزه ی صلح شدم که در یافت اش کردم. با سی وشش سالگی مدت شش ماه را صرف بیر ون رفتن از چهار متر مربع بتون سیمانی کردم. در پنجاه ونه سالگی ام هجده ساعت پر واز از پراگ به هاوانا داشتم. لنین را ندیدم اما در سال 1924 ز یر تابوت اش را گرفتم کتاب ها و یادبود )مجسمه( او را در سال 1961 بازدیدکردم. بخود جرات دادند مرا از حزب برانند که کار شان نگرفت ز یر آوار بت های فر و ر یخته له نشدم. در سال 1951 با دوستی جوان به در یا که رفته بودیم مرگ از ز یر گوشم گذشت چهار ماه از سال 1952 را به پشت خوابیدم منتظر در انتظارمرگ با قلبی شکسته.

12 دیوانه وار حسود بودم نسبت به زنانی که دوست شان میداشتم اما به چارلی چاپلین کمتر ین حسادت را نداشتم. زنان ام را فر یب دادم اما پشت سر دوستان هرگز بد گویی نکردم. نوشیدم ولی الکلی نشدم. سربلند هستم نان خود را با عر ق پیشانی بدست آوردم. شر منده می شوم از این که بخاطر دیگران باید در و غ بگویم. در و غ گفتم تا دیگران را رنج ندهم ولی نه بی دلیلی ر وشن. با تر ن خود ر و و هواپیما سفر کردم که خیلی ها امکان اش را نداشتند. به اپرا رفتم وقتی که دیگران حتا نام اپرا هم به گوش شان نخورده بود. ار سال 1921 به اینطرف خوداری می کنم از بازدید شهر ها یی که بیشتر مردم به آنجا میر وند مساجد و کلیساها. معابد کنیسه ها و شعبده بازی ها ولی میگذار م فال قهوه ام را بخوانند. کتاب های من به سی تا چهل زبان چاپ شده اند. ولی در ترکیه ی خود ام به زبان ترکی ممنو ع. به سرطان دچار نیستم ضر ورتی هم نیست که باشم. نمی خواهم فالن وز یر باشم. عالقه ای هم به آن ندار م. جنگ را هم تجربه نکردم الز م نیست. الز م نبود نیمه شب ها د ر حمله های هوایی به پناهگاه های ز یر زمینی پناه گرفته وراه فرار را پیش بگیر م. در جاده ها ز یر هواپیماهای سقوط کرده نیفتادم. در حدود شصت سالگی عاشق شدم. خالصه بگویم رفقا : اگر امر وز در برلین از اندوه بمیر م هم می توانم بگویم مانند یک انسان ز یستم. واینکه چقدر هم زندگی خواهم کرد وچگونه کسی نمیداند.

13 پی نوشت ها: * کنستانتین بورجنسکی جد مادری ناظم حکمت اشراف زاده ای لهستانی بود که پس از شکست در قیام اتر یش و ر وسیه در سال 1848 به پار یس وسپس به ترکیه گر یخت و در آنجا لقب *»پاشا«را گرفت

14 2 Bahri Hazer Ufuklardan ufuklara ;ordu ordu köpüklü mor dalgalar koşuyordu,hazer rüzgârların dilini konuşıyor balam!konuşup coşuyordu»!kim demiş «çört vazmi!hazer ölü bir göle benzer!uçsuz bucaksız başı boş tuzlu bir sudur Hazer..!Hazerde dost gezer, e...y!düşman gezer Dalga bir dağdır!kayık bir geyik Dalga bir kuyu!kayık bir kova Çıkıyor kayık,iniyor kayık devrilen bir atın,sırtından inip şahlanan bir ata!biniyor kayık Ve Türkmen kayıkçı.dümenin yanına bağdaş kurup oturmuş ;Başında kocaman kara bir papak :bu papak değil tüylü bir koyunu karnından yarıp!geçirmiş başına!koyunun tüyleri düşmüş kaşına Çıkıyor kayık iniyor kayık Ve kayıkçı Türkmenistanlı bir Buda heykeli» gibi«,dümenin yanına bağdaş kurup oturmuş!fakat, sanma ki Hazerin karşısında elpençe divan durmuş O da bir Buda heykelinin taştan sükûnu gibi kendinden emin.dümenin yanına bağdaş kurup oturmuş Bakmıyor kayığa sarılan!sulara Bakmıyor çatlayıp

15 yarılan!sulara Çıkıyor kayık,iniyor kayık devrilen bir atın sırtından inip şahlanan bir ata!biniyor kayık!yaman esiyor be karayel yaman -!Sakın özünü Hazerin hilesinden aman!aman oyun oynamasın sana rüzgâr?aldırma anam ne çıkar - Ne çıkar kudurtsun karayel,suları Hazerde doğanın!hazerdir mezarı Çıkıyor kayık iniyor kayık...çıkıyor ka...iniyor ka...çık...in..çık در یای خز ر از افق ها تا افق ها لشکر لشکر مو ج های کف آ لود بنفش جاری زبان بادها را حرف میزند پهنه ی خز ر حرف می زند و مو ج میخورد وای بر من شیطان! * چه کسی گفت : خز ر به یک آبگیر مرده میمان د. آبی گسترده بی آغاز وپایان است خز ر در خز ر دوست سفر می کند ا...ی دشمن سفر می کند. مو ج یک کوه است قایق یک غزال مو ج یک چاه قایق یک سطل

16 باالمی ر ود قایق پائین می ر ود قایق واژ گون می شود از پشت اسبی پیاده می شود پدری فراز سوار قایق می شود یک قایقران ترکمن چهار زانو کنار پار و می نشیند با کاله سیاه بز رگی برسر این کاله نیست : پ ر ز دار نیمه شکنبه ی گوسفند است بر سر نهاده. باالمی ر ود قایق پائین می ر ود قایق و قایقران... ترکمنی به جثه ی ب ودا کنار پار و چهار زانو نشسته اما باور نکنم که تا آنسوی خز ر بحالت تعظیم دوام بیاورد! آنهم با آن جث ه ی بودایی مطمئن بخود با سکون یک سنگ چهار زانو کنار پار و نشسته. نگاه می کنم به قایق به آب هایی که در هم می پیچند! نگاه می کنم به آب هایی که شکاف برداشته اند. باالمی ر ود قایق پائین می ر ود قایق واژ گون می شود از پشت اسبی پیاده می شود پدری فراز سوار قایق می شود. بدجوری میوزد باد سیاه بدجور امان از فر یب جوهره ی خز ر امان از ادا بازی های باد نادیده بگیر چه سود خ ب که چه باد سیاه آب ها را هار می کند زاده شده ی خز ر گور اش خز ر است. باالمی ر ود قایق پائین می ر ود قایق

17 باالمی ر ود قا... پائین می ر ود قا... باال... پائین... باال... پی نوشت ها : *çört vazmi 1/ این دو کلمه اصلن در زبان ترکی وجود ندارد احتمالن به یکی از زبان های زبانهای اسالونیک است و به احتمال بیشتر اصطالحی ر وسی است

18 3 güneşi içenlerin türküsü -:bu bir türkü toprak çanaklarda!güneşi içenlerin türküsü -:bu bir örgü!alev bir saç örgüsü ;kıvranıyor kanlı; kızıl bir meş>ale gibi yanıyor esmer alınlarında!bakır ayakları çıplak kahramanların,ben de gördüm o kahramanları,ben de sardım o örgüyü ben de onlarla güneşe giden köprüden!geçtim.ben de içtim toprak çanaklarda güneşi!ben de söyledim o türküyü ;yüreğimiz topraktan aldı hızını altın yeleli aslanların ağzını yırtarak!gerindik ;sıçradık.!şimşekli rüzgâra bindik kayalardan kayalarla kopan kartallar.çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını alev bilekli süvariler kamçılıyor!şaha kalkan atlarını akın var!güneşe akın güneşi zaptedeceğiz!güneşin zaptı yakın :düşmesin bizimle yola evinde ağlayanların göz yaşlarını boynunda ağır bir zincir!gibi taşıyanlar bıraksın peşimizi!kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar :işte şu güneşten düşen ateşte!milyonlarla kırmızı yürek yanıyor

19 sen de çıkar ;göğsünün kafesinden yüreğini şu güneşten düşen ;ateşe fırlat!yüreğini yüreklerimizin yanına at akın var!güneşe akın güneşi zaaptedeceğiz!güneşin zaptı yakın!biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk,güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız!toprak kokuyor bakır sakallarımız!neş>emiz sıcak,kan kadar sıcak delikanlıların rüyalarında yanan»o «an!kadar sıcak,merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak ölülerimizin başlarına basarak yükseliyoruz!güneşe doğru ölenler ;döğüşerek öldüler.güneşe gömüldüler!vaktimiz yok onların matemini tutmaya akın var!güneşe akın güneşi zaaaptedeceğiz!güneşin zaptı yakın!üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor kalın tuğla bacalar kıvranarak!ötüyor,haykırdı en önde giden!emreden!bu ses,bu sesin kuvveti bu kuvvet yaralı aç kurtların gözlerine perde,vuran onları oldukları yerde durduran!kuvvet emret ki ölelim!emret!güneşi içiyoruz sesinde,coşuyoruz..!coşuyor

20 yangınlı ufukların dumanlı perdesinde!mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor akın var!güneşe akın güneşi zaaaaptedeceğiz!güneşin zaptı yakın toprak bakır.gök bakır,haykır güneşi içenlerin türküsünü ترانه ی»آفتابنوشان «این یک ترانه ایست که از کاسه های ی سفالی آفتاب می نوشد. این یک بافته است! یک بافته ی گیسو شعله ور آتش گرفته می سوزد مانند یک مشعل خونین وسر خ دردست قهر مانان آفتاب سوخته باپاهای بر هنه ی م س رنگ. من هم آن قهر مانان را دیدم من هم این بافته را پیچیدم. من هم با آنها از پ لی که ر و به خور شید میر ود گذشتم من هم از کاسه های سفالی آفتاب را نوشیدم من نیز آن ترانه را خواندم! دل های ما,سرعت اش را از خاک گرفت. دهان شیر ز رین یال را دریدیم. کش وقوس آمدیم جهیدیم سوار بر آذرخش باد. عقاب ها در حال برخاستن از صخره ها همراه با ر یزش سنگ بال هایشان را که ازآفتاب طالیی شده می تکانند. سواران با دست های شعله ور شالق می زنند. و دهنه ی اسبان شاهسوار را می کشند. گ ردان راه افتاده خور شید جار یست خور شید را فتح می کنیم فتح خور شید نزدیک است. با ما همرا ه نشوند

21 آنانی که در زنجیر گر یه ی اشک چشم خانواده ها ی خود گرفتار اند دنبال ما راه نیفتند کسانی که در پوسته ی قلب شان خز یده اند. بهمین خاطر آتش افتاده از خورشید میلیون ها قلب سر خ را می سوزاند توهم از قفسه ی سینه ات بیر ون بیاور آتش افتاده از خور شید را پرت کن میان انبوه دل های ما گ ردان راه افتاده خور شید جار یست خور شید را فتح می کنیم فتح خور شید نزدیک است. ما زاده ی آتش آب خاک و آهنیم زنان ما کودکان مان را با آفتاب شیر می دهند ر یش های حنایی رنگ ما بوی خاک می دهد. سرمستی ما گر م است گر م به گر می خون به گر می آن»د م «ی که در ر ویاهای جوانان می سوزد تیرک دار ما را از ستاره ها می آویزند بر جمجمه ی مردگان ما راه می ر وند. استوار ر و به سوی خور شید. مرده گان در جنگ کشته شدند در خور شید به خاک سپرده. ما در ماتم آنها مجالی برای سوگواری ندار یم. گ ردان راه افتاده خور شید جار یست خور شید را فتح می کنیم فتح خور شید نزدیک است انگور ها خون چکان سر خ تاکستان. دودکش های آجر ی ستبر پیچ در پیچ آواز می خوانند. صدای فر مانده

22 آمرانه فر یاد می زند : به پیش این صدا قدرت این صدا این قدرت بر چشمان گرگ های زخمی گرسنه پرده می کشد. تیر انداز آنها را وادار به توقف می کند همانجایی که هستند فر مان مردن! فر مان! از صدای او آفتاب می نوشیم به خر وش میائیم. به خر وش میایم. میان پرده ی دود افق شعله ور سواران هلهله کنان با نیزه ی خود آسمان را میدرند. گردان راه افتاده خور شید جار یست خور شید را فتح می کنیم فتح خور شید نزدیک است. خاک به رنگ م س آسمان به رنگ م س چنین است فر یاد ترانه ی آفتابنوشان. 4 memleketimi seviyorum.çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı.memleketimin şarkıları ve tutunu gibi :memleketim

23,bedreddin, sinan, yunus emre ve sakarya kurşun kubbeler ve fabrika bacaları benim o kendi kendimden bile gizleyerek.sarkık bitikleri altından gülen halkımın eseridir memleketim :memleketim ne kadar geniş.dolaşmakla bitmez tükenmez gibi geliyor insana.edirne, izmir, ulukışla, makas, trabzon, erzurum erzurum yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum ve güneye pamuk işleyenlere gitmek için toroslardan bir kere olsun geçemedim diye.utanıyorum :memleketim,develer, tren, fora arabaları ve hasta eşekler.kavak, söğüt ve kırmızı toprak.memleketim çam ormanlarını, en tatlı suları ve dağ başı göllerini seven alabalık ve onun yarım kiloluğu pulsuz gümüş derisinde kızıltılarla.bolu>nun abana golünde yüzer :memleketim :ankara ovasında keçiler.kumral, ipekli, uzun kürklerin parıldaması yağlı, ağır fındığı giresun>un,al yanakları mis gibi kokan amasya elması zeytin, incir, kavun ve renk salkım salkım üzümler ve sonra kara saban :ve sonra kara sığır ve sonra: ileri, güzel, iyi her şeyi hayran bir çocuk sevinci ile kabule hazır çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım yari aç, yari tok»...yari esir مینهم را دوست دار م بر درختان چنار اش تاب خوردم در زندان ها یش خوابیدم هیچ چیز نمی تواند احساس فالکت ونکبت مرا بکاهد جز ترانه ها و توتون مملکت ام

24 میهنم : شیخ بدرالدین سینان یونس امره و ذکر یا گنبدهای سربی ودود کش کارخانه های اش جایی که من خویشتن خود را حتا از خود پنهان می ساختم. خنده ی مردم ز یر سبیل های آویخته دست آورد خلق ماست. میهنم : چه پهناوری! انسان در تو که سفر می کند بنظر می ر سد که بی پایان و انتهایی. ادرنه ازمیر اولوکیشال ماراس ترابوزان ار ز ر وم فالت ار ز ر وم را از ترانه های اش می شناسم. و از خودم خجالت می کشم که برای دیدن پنبه کاران اش حتا یکبار هم از بلندی های تور وس* عبور نکردم میهنم : شتر ها راه آهن خود ر وهای ف ورد و االغ های بیمار صنوبر ها بیدها و خاک سر خ. میهنم : جنگل های کاج خوش طعم تر ین آب ودر چشمه های باالی کوه قز ل آالی های نیم کیلویی اش با پوست براق نقره ای که در در یاچه ی بولو* شنا می کند میهنم : بز ها در دشت آنکارا بر ق ابر یشمی خر مایی رنگ پشم بلند شان فند وق های در شت وچرب شهر»گرهسون«* سیب «آماسیه«* با عطر دلپذیر گونه های سر خ اش ز یتون انجیر خربزه و خوشه خوشه انگور رنگین اش وهم گاو آهن های چوبی اش گاو سیاه. همه چیز اش دلباز ز یبا خوب و مردم سخت کوش شر یف بی باک من آماده اند تا همه ی پیشرفت ها ز یبایی وخوبی را با شادی یک کودک بوجد آمده بپذیرند. نیمی گرسنه نیمی سیر

25 نیمی اسیر. پی نوشت ها : * 1/ ر شتهکوه تور وس یا آالداغ ر شتهای از کوهها در شمال باختر ی فالت ایران است 2/ ر ود خانه ی بولی یا بولودر شهربولی در ترکیه. / 3 آماسیه )Amasya شهر ی است در شمال کشور ترکیه که استان اماسیه واقع شدهاست / 4 ili Giresun گره سون نام یکی شهر ترکیه است در استان گره سون

26 5 Saman Sarısı I Seher vakti habersizce girdi gara ekspres kar içindeydi ben paltomun yakasını kaldırmış perondaydım peronda benden başka da kimseler yoktu durdu önümde yataklı vagonun pencerelerinden biri perdesi aralıktı genç bir kadın uyuyordu alacakaranlıkta alt ranzada saçları saman sarısı kirpikleri mavi kırmızı dolgun dudaklarıysa şımarık ve somurtkandı üst ranzada uyuyanı göremedim habersizce usulcacık çıktı gardan ekspres bilmiyorum nerden gelip nereye gittiğini baktım arkasından üzt ranzada ben uyuyorum Varşova>da Biristol Oteli>nde yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığım yoktu oysa karyolam tahtaydı dardı genç bir kadın uyuyor başka bir karyolada saçları saman sarısı kirpikleri mavi ak boynu uzundu yuvarlaktı yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığı yoktu oysa karyolası tahtaydı dardı vakit hızla ilerliyordu yaklaşıyorduk gece yarılarına yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığımız yoktu oysa karyolalar tahtaydı dardı iniyorum merdivenleri dördüncü kattan asansör bozulmuş yine aynaların içinde iniyorum merdivenleri belki yirmi yaşımdayım belki yüz yaşımdayım vakıt hızla ilerliyordu yaklaşıyorduk gece yarılarına üçüncü katta bir kapının ötesinde bir kadın gülüyor sağ elimde kederli bir gül açıldı ağır ağır Kübalı bir balerinle karşılaştım ikinci katta karlı pencerelerde taze esmer bir yalaza gibi geçti alnımın üzerinden şair Nikolas Gilyen Havana>ya döndü çoktan yıllarca Avrupa ve Asya otellerinin hollerinde oturup içtikti yudum yudum şehirlerimizin hasretini iki şey var ancak ölümle unutulur anamızın yüzüyle şehrimizin yüzü kapıcı uğurladı beni gocuğu geceye batık yürüdüm buz gibi esen yelin ve neonların içinde yürüdüm vakit hızla ilerliyordu yaklaşıyordum gece yarılarına çıktılar önüme ansızın oraları gündüz gibi aydınlıktı ama onları benden başka gören olmadı bir mangaydılar kısa konçlu çizmeleri pantolonları ceketleri

27 kolları kollarında gamalı haç işaretleri elleri ellerinde otomatikleri vardı omuzları miğferleri vardı ama başları yoktu omuzlarıyla miğferlerinin arası boşluktu hattâ yakaları boyunları vardı ama başları yoktu ölümlerine ağlanmayan askerlerdendiler yürüdük korktukları hem de hayvanca korktukları belli gözlerinden belli diyemem başları yok ki gözleri olsun korktukları hem de hayvanca korktukları belli belli çizmelerinden korku belli mi olur çizmelerden oluyordu onlarınki korkularından ateş etmeğe de başladılar artsız arasız bütün yapılara bütün taşıt araçlarına bütün canlılara her sese her kıvıltıya ateş ediyorlar hattâ Şopen Sokağı>nda mavi balıklı bir afişe ateş ettiler ama ne bir sıva parçası düşüyor ne bir cam kırılıyor ve kurşun seslerini benden başka duyan yok ölüler bir SS mangası da olsa ölüler öldüremez ölüler dirilerek öldürür kurt olup elmanın içine girerek ama korktukları hem de hayvanca korktukları belli bu şehir öldürülmemiş miydi kendileri öldürülmeden önce bu şehrin kemikleri birer birer kırılıp derisi yüzülmemiş miydi derisinden kitap kabı yapılmamış mıydı yağından sabun saçlarından sicim ama işte duruyordu karşılarında gecenin ve buz gibi esen yelin içinde sıcak bir fırancala gibi vakıt hızla ilerliyordu yaklaşıyordum gece yarılarına Belveder yolunda düşündüm Lehlileri kahraman bir mazurka oynuyorlar tarihleri boyunca Belveder yolunda düşündüm Lehlileri bana ilk ve belki de son nişanımı bu sarayda verdiler tören memuru açtı yaldızlı ak kapıyı girdim büyük salona genç bir kadınla saçları saman sarısı kirpikleri mavi ortalıkta da ikimizden başka kimseler yoktu bir de akvareller bir de incecik koltuklar kanapeler bebekevlerindeki gibi ve sen bundan dolayı bir resimdin açık maviyle çizilmiş belki de bir taş bebektin belki bir pırıltıydın düşümden damlamış sol mememin üstüne uyuyordun alacakaranlıkta alt ranzada ak boynun uzundu yuvarlaktı yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığın yoktu ve işte Kırakof şehrinde Kapris Barı vakıt hızla ilerliyor gece yarılarına yaklaşıyoruz ayrılık masanın üstündeydi kahve bardağınla limonatamın arasında onu oraya sen koydun bir taş kuyunun dibindeki suydu bakıyorum eğilip bir koca kişi gülümsüyor bir buluta belli belirsiz sesleniyorum seni yitirmiş geri dönüyor sesimin yankıları ayrılık masanın üstündeydi cıgara paketinde gözlüklü garson getirdi onu ama sen ısmarladın

28 kıvrılan bir dumandı gözlerinin içinde senin cigaranın ucunda senin ve hoşça kal demeğe hazır olan avucunda ayrılık masanın üstünde dirseğini dayadığın yerdeydi aklından geçenlerdeydi ayrılık benden gizlediklerinde gizlemediklerinde ayrılık rahatlığındaydı senin senin güvenindeydi bana büyük korkundaydı ayrılık birdenbire kapın açılır gibi sevdalanmak birilerine ansızın oysa beni seviyorsun ama bunun farkında değilsin ayrılık bunu farketmeyişindeydi senin ayrılık kurtulmuştu yerçekiminden ağırlığı yoktu tüy gibiydi diyemem tüyün de ağırlığı var ayrılığın ağırlığı yoktu ama kendisi vardı vakıt hızla ilerliyor gece yarıları yaklaşıyor bize yürüdük yıldızlara değen Ortaçağ duvarlarının karanlığında vakıt hızla akıyordu geriye doğru ayak seslerimizin yankıları sarı sıska köpekler gibi geliyordu ardımızdan koşuyordu önümüze -Yegelon Üniversitesi>nde şeytan taşlara tırnaklarını batıra batıra dola şıyor bozmağa çalışıyor Kopernik>in Araplardan kalma usturlabını -ve pazar yerinde bezzazlar çarşısının kemerleri altında rok end rol oynu yor Katolik öğrencilerle vakıt hızla ilerliyor gece yarılarına yaklaşıyoruz vuruyor bulutlara kızıltısı Nova Huta>nın orda köylerden gelen genç işçiler madenle birlikte ruhlarını da alev alev döküyor yeni kalıplara ve ruhların dökümü madenin dökümünden bin kere zordur Meryem Ana kilisesinde çan kulesinde saat başlarını çalan borozan gece yarısını çaldı Ortaçağdan gelen çığlığı yükseldi şehre yaklaşan düşmanı verdi haber ve sustu gırtlağına saplanan okla ansızın borazan iç rahatlığıyla öldü ve ben yaklaşan düşmanı görüp de haber veremeden öldürülmenin acısını düşündüm vakit hızla ilerliyor gece yarıları ışıklarını yeni söndürmüş bir vapur iskelesi gibi arkada kaldı seher vaktı habersizce girdi gara ekspres yağmurlar içindeydi Pırağ bir gölün dibinde gümüş kakma bir sandıktı kapağını açtım içinde genç bir kadın uyuyor camdan kuşların arasında saçları saman sarısı kirpikleri mavi yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığı yoktu kapadım kapağı yükledim sandığı yük vagonuna habersizce usulcacık çıktı gardan ekspres baktım arkasından kollarım iki yanıma sarkık yağmurlar içindeydi Pırağ sen yoksun uyuyorsun alacakaranlıkta alt ranzada üst ranza bomboş sen yoksun yeryüzünün en güzel şehirlerinden biri boşaldı

29 içinden elini çektiğin bir eldiven gibi boşaldı söndü artık seni görmeyen aynalar nasıl sönerse yitirilmiş akşamlar gibi Vıltava suyu akıyor köprülerin altından sokaklar bomboş bütün pencerelerde perdeler inik tıramvaylar bomboş geçiyor biletçileri vatmanları bile yok kahveler bomboş lokantalar barlar da öyle vitrinler bomboş ne kumaş ne kıristal ne et ne şarap ne bir kitap ne bir şekerleme kutusu ne bir karanfil şehri duman gibi saran bu yalnızlığın içinde bir koca kişi yalnızlıkta on kat -artan ihtiyarlığın kederinden silkinmek için Lejyonerler Köprü sü>nden martılara ekmek atıyor gereğinden genç yüreğinin kanına batırıp her lokmayı vakitleri yakalamak istiyorum parmaklarımda kalıyor altın tozları hızlarının yataklı vagonda bir kadın uyuyor alt ranzada yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığı yoktu saçları saman sarısı kirpikleri mavi elleriyse gümüş şamdanlarda mumlardı üst ranzada uyuyanı göremedim ben değilim bir uyuyan varsa orda belki de üst ranza boş Moskova>ydı üst ranzadaki belki duman basmış Leh toprağını Birest>i de basmış iki gündür uçaklar kalkıp inemiyor ama tirenler gelip gidiyor bebekleri akmış gözlerin içinden geçiyorlar Berlin>den beri kompartımanda bir başımayım karlı ovaların güneşiyle uyandım ertesi sabah yemekli vagonda kefir denen bir çeşit ayran içtim garson kız tanıdı beni iki piyesimi seyretmiş Moskova>da garda genç bir kadın beni karşıladı beli karınca belinden ince saçları saman sarısı kirpikleri mavi tuttum elinden yürüdük yürüdük güneşin altında karları çıtırdata çıtırdata o yıl erken gelmişti bahar o günler Çobanyıldızına haber uçurulan günlerdi Moskova bahtiyardı bahtiyardım bahtiyardık yitirdim seni ansızın Mayakovski Alanı>nda yitirdim ansızın seni oysa ansızın değil çünkü önce yitirdim avucumda elinin sıcaklığını senin sonra elinin yumuşak ağırlığını yitirdim avucumda sonra elini ve ayrılık parmaklarımızın birbirine ilk değişinde başlamıştı çoktan ama yine de ansızın yitirdim seni asfalt denizlerinde otomobilleri durdurup baktım içlerine yoksun bulvarlar karlı seninkiler yok ayak izleri arasında botlu iskarpinli çoraplı çıplak senin ayak izlerini birde tanırım milisyonerlere sordum

30 görmediniz mi eldivenlerini çıkarmışsa ellerini görmemek olmaz elleri gümüş şamdanlarda mumlardır milisyonerler büyük bir nezaketle karşılık veriyor görmedik İstanbul>da Sarayburnu akıntısını çıkıyor bir romorkör ardında üç mavna gak gak ediyor da vak vak ediyor da martı kuşları -seslendim mavnalara Kızıl Meydan>dan romorkörün kaptanına sesleneme dim çünkü makinası öyle gümbürdüyordu ki sesimi duyamazdı yorgundu da kaptan ceketinin düğmeleri de kopuktu seslendim mavnalara Kızıl Meydan>dan görmedik girdim giriyorum Moskova>nın bütün sokaklarında bütün kuyruklara ve yalnız kadınlara soruyorum yün başörtülü güler yüzlü sabırlı sessiz kocakarılar al yanaklı kopça burunlu tazeler şapkaları yeşil kadife ve genç kızlar tertemiz sımsıkı gayetle de şık belki korkunç kocakarılar bezgin tazeler şapşal kızlar da var ama onlardan bana ne güzeli kadın milleti erkeklerden önce görür ve unutmaz görmediniz mi saçları saman sarısı kirpikleri mavi kara paltosunun yakası ak ve sedef düğmeleri kocaman Pırağ>da aldı görmedik vakıtlarla yarışıyorum bir onlar öne geçiyor bir ben onlar öne geçince ufalan kırmızı ışıklarını görmez olacağım diye ödüm kopuyor ben öne geçtim mi ışıldakları gölgemi düşürüyor yola gölgem koşuyor önümde gölgemi yitireceğim diye de bir telâştır alıyor beni tiyatrolara konserlere sinemalara giriyorum Bolşoy>a girmedim bu gece oynanan operayı sevmezsin Kalamış>ta Balıkçının Meyhanesine girdim ve Sait Faik>le tatlı tatlı konuşuyorduk ben hapisten çıkalı bir ay olmuştu onun karaciğeri sancılar içindeydi ve dünya güzeldi lokantalara giriyorum estırat orkestraları yani cazları ünlülerin sırmalı kapıcılara bahşiş sever dalgın garsonlara gardroptakilere ve bizim mahalle bekçisine soruyorum görmedik çaldı geceyarısını Stırasnoy Manastırı>nın saat kulesi oysa manastır da kule de yıkıldı çoktan yapılıyor şehrin en büyük sineması oralarda oralarda on dokuz yaşıma rastladım birbirimizi birde tanıdık oysa birbirimizin yüzünü görmüşlüğümüz yoktu fotoğraflarımızı bile ama yine de birbirimizi birde tanıdık şaşmadık el sıkışmak istedik ama ellerimiz birbirine dokunamıyor aramızda kırk yıllık zaman duruyor uçsuz bucaksız donmuş duruyor bir kuzey denizidir ve Stırasnoy Alanı>na şimdi Puşkin Alanı kar yağmaya başladı üşüyorum hele ellerim ayaklarım oysa yün çoraplıyım da kunduralarımla eldivenlerim kürklü çorapsız olan oydu bezle sarmış postallarında ayaklarını elleri çıplak ağzında ham bir elmanın tadı dünya on dördünde bir kız memesi sertliği avuçlarındaki

31 gözünde türkülerin boyu kilometre kilometre ölümün boyu bir karış ve haberi yok başına geleceklerin hiçbirinden onun başına gelecekleri bir ben biliyorum çünkü inandım onun bütün inandıklarına sevdim seveceği bütün kadınları yazdım yazacağı bütün şiirleri yattım yatacağı bütün hapislerde geçtim geçeceği bütün şehirlerden hastalandım bütün hastalıklarıyla bütün uykularını uyudum gördüm göreceği bütün düşleri bütün yitireceklerini yitirdim saçları saman sarısı kirpikleri mavi kara paltosunun akası ak ve sedef düğmeleri koskocaman görmedimy On dokuz yaşım Beyazıt Meydanı>ndan geçiyor çıkıyor Kızıl Meydan>a -Konkord>a iniyor Abidin>e rastlıyorum da meydanlardan konuşu yoruz evveli gün Gagarin en büyük meydanı dolaşıp döndü Titof da dolaşıp -dönecek hem de on yedi buçuk kere dolanacak ama daha bun dan haberim yok meydanlarla yapılardan konuşuyoruz Abidin>le tavan arasındaki otel odamda Sen ırmağı da akıyor Notr Dam>ın iki yanından -ben geceleyin penceremden bir ay dilimiymiş gibi görüyorum Sen ırma ğını rıhtımında yıldızların bir de genç bir kadın uyuyor tavan arasındaki odamda Paris damlarının bacalarına karışmış yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığı yoktu saman sarısı saçları bigudili mavi kirpikleriyse yüzünde bulut çekirdekteki meydanla çekirdekteki yapıdan konuşuyoruz Abidin>le meydanda fırdönen Celâlettin>den konuşuyoruz Abidin uçsuz bucaksız hızın renklerini döktürüyor ben renkleri yemiş gibi yerim ve Matis bir manavdır kosmos yemişleri satar bizim Abidin de öyle Avni de Levni de mikroskobun ve füze lumbuzlarının gördüğü yapılar meydanlar renkler ve şairleri ressamları çalgıcıları onların hamlenin resmini yapıyor Abidin yüz elliye altmışın meydanlığında suda balıkları nasıl görüp suda balıkları nasıl avlayabilirsem öyle görüp öyle avlayabilirim kıvıl kıvıl akan vakıtları tuvalinde Abidin>in Sen ırmağı da bir ay dilimi gibi genç bir kadın uyuyor ay diliminin üstünde onu kaç kere yitirip kaç kere buldum daha kaç kere yitirip kaç kere bulacağım -işte böyle işte böyle kızım düşürdüm ömrümün bir parçasını Sen ırma ğına Sen Mişel Köprüsü>nden -ömrümün bir parçası Mösyö Düpon>un oltasına takılacak bir sabah çise lerken aydınlık Mösyö Düpon çekip çıkaracak onu sudan Paris>in mavi suretiyle birlikte ve hiçbir şeye benzetemiyecek ömrümün bir parçasını ne balığa ne pabuç eskisine atacak onu Mösyö Düpon gerisin geriye Paris>in suretiyle birlikte suret eski yerinde kalacak -Sen ırmağıyla akacak ömrümün bir parçası büyük mezarlığına ırmakla

32 rın damarlarımda akan kanın hışırtısıyla uyandım parmaklarımın ağırlığı yok parmaklarım ellerimle ayaklarımdan kopup havalanacaklar salına salına dönecekler başımın üstünde sağım yok solum yok yukarım aşağım yok Abidin>e söylemeli de resmini yapsın Beyazıt Meydanı>nda şehit düşenin -ve Gagarin Yoldaşın ve daha adını sanını kaşını gözünü bilmedi -ğimiz Titof Yoldaşın ve ondan sonrakilerin ve tavan arasında ya tan genç kadının Küba>dan döndüm bu sabah -Küba meydanında altı milyon kişi akı karası sarısı melezi ışıklı bir çekir dek dikiyor çekirdeklerin çekirdeğini güle oynaya sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin işin kolayına kaçmadan ama gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil ne de ak örtüde elmaların -ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığın kini sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin yazı ortalarındaki Küba>nın resmini yapabilir misin 1961 çok şükür çok şükür bugünü de gördüm ölsem de gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstat -yazık yazık Havana>da bu sabah doğmak varmışın resmini yapabilir mi sin bir el gördüm Havana>nın 150 kilometre doğusunda deniz kıyısına yakın bir duvarın üstünde bir el gördüm ferah bir türküydü duvar el okşuyordu duvarı el altı aylıktı okşuyordu boynunu anasının on yedi yaşındaydı el ve Mariya>nın memelerini okşuyordu avucu nasır nasırdı ve Karayip denizi kokuyordu yirmi yaşındaydı el ve okşuyordu boynunu altı aylık oğlunun yirmi beş yaşındaydı el ve okşamayı unutmuştu çoktan -otuz yaşındaydı el ve Havana>nın 150 kilometre doğusunda deniz kıyı sında bir duvarın üstünde gördüm onu okşuyordu duvarı sen el resimleri yaparsın Abidin bizim ırgatların demircilerin ellerini Kübalı balıkçı Nikolas>ın da elini yap karakalem kooperatiften aldığı pırıl pırıl evinin duvarında okşamaya kavuşan ve okşamayı bir daha yitirmeyecek Kübalı balıkçı Nikolas>ın elini kocaman bir el deniz kaplumbağası bir el ferah bir duvarı okşayabildiğine inanamayan bir el artık bütün sevinçlere inanan bir el güneşli denizli kutsal bir el -Fidel>in sözleri gibi bereketli topraklarda şekerkamışı hızıyla fışkırıp ye şerip ballanan umutların eli -de Küba>da çok renkli çok serin ağaçlar gibi evler ve çok rahat ev>1961 ler gibi ağaçlar diken ellerden biri çelik dökmeğe hazırlanan ellerden biri mitralyözü türküleştiren türküleri mitralyözleştiren el yalansız hürriyetin eli sıktığı el ömrünün ilk kurşunkalemiyle ömrünün ilk kâadına hürriyet sözcüğünü

33 yazan el hürriyet sözcüğünü söylerken sulanıyor ağızları Kübalıların balkutusu bir karpuzu kesiyorlarmış gibi ve gözleri parlıyor erkeklerinin ve kızlarının eziliyor içi dokununca dudakları hürriyet sözcüğüne ve koca kişileri en tatlı anılarını çekip kuyudan yudum yudum içiyor mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin hürriyet sözcüğünün resmini ama yalansızının akşam oluyor Paris>te -Notr Dam turuncu bir lamba gibi yanıp söndü ve Paris>in bütün eski ye ni taşları turuncu bir lamba gibi yanıp söndü -bizim zanaatları düşünüyorum şiirciliği resimciliği çalgıcılığı filân düşü nüyorum ve anlıyorum ki bir ulu ırmak akıyor insan eli ilk mağaraya ilk bizonu çizdiğinden beri sonra bütün çaylar yeni balıkları yeni su otları yeni tatlarıyla dökülüyor onun içine ve kurumayan uçsuz bucaksız akan bir odur Paris>te bir kestane ağacı olacak Paris>in ilk kestanesi Paris kestanelerinin atası İstanbul>dan gelip yerleşmiş Paris>e Boğaz sırtlarından hâlâ sağ mıdır bilmem sağsa iki yüz yaşında filân olmalı gidip elini öpmek isterdim varıp gölgesinde yatsak isterdim bu kitabın kâadını yapanlar yazısını dizenler nakışını basanlar bu kitabı dükkânında satanlar para verip alanlar alıp da seyredenler bir de Abidin bir de ben bir de.bir saman sarısı belâsı, başımın Tiren, Varşova - Krakof - Pırağ Moskova - Paris - Havana -Moskova 1961

34 ز رد کاهی صبح هنگام سر زده قطار سیاه اکسپرس سر ر سید برف نشسته بود یقه ی پالتو ام را باال کشیده ر وی سکوی راه آهن ایستاده جز من ر وی سکو کسی نیست جلوی من یک واگن خواب با پرده های گشوده توقف کرد یک زن جوان ر وی طبقه ی پائین تخت سفر ی در گرگ ومیش خواب. موهایش ز رد کاهی مژه هایش)پلک هایش( آبی لبهای سر خ گوشتالود اش لوس و ترشر و در طبقه ی باالی تخت کسی را ندیدم. سر زده ازمیان برف بی سر وصدا پیش آمد قطار اکسپرس نمیدانم از کجا میامد به کجا میرفت از پشت نگاه اش می کردم. ر وی طبقه ی باالی تختخواب سفر ی بخواب میر وم در هتل بر یستول»ور شو «خوابی عمیق چنین خواب عمیقی سالهای ز یادی بود که نکرده بودم. گرچه تختخواب بچه بود و بار یک ز ن جوانی بر تخت ر وبر و خوابیده موهایش ز رد کاهی مژه هایش)پلک هایش( آبی گردن سفید اش بلند وگرد. چنین خواب عمیقی سالهای ز یادی بود که نکرده بودم. گرچه تختخواب بچه بود وبار یک. زمان به تندی پیش میرفت به نیمه های شب نزدیک می شد. سالهای ز یادی بود که چنین خواب عمیقی نکرده بودم. از پله های طبقه ی چهار م پائین میایم. آسانسور کار نمی کند. در آینه ها از پله ها پائین میایم. شاید بیست ساله هستم شاید صدساله. زمان به تندی پیش میرفت به نیمه های شب نزدیک می شد. در طبقه ی سوم کنار دری زنی غمگین میخندد در دست راست ام گل ر زی به تلخی گشوده شد آرام آرام. یک ز ن جوان مو خر مایی مانند شعله از جلوی پیشانی ام رد شد. با رقاصه ی کوبایی دیدار می کنم در طبقه ی دوم از پنجره ی برفی

35 *Nikolas Gilyen «شاعر مدتی ست که به هاوانا بازگشته. سالهاست که جرعه نوش سالن هتل های ار وپا وآسیا هستم. در حسرت شهر هایمان نوشیده ام. دو چیز هست که مرگ را بفراموشی می سپارد چهره های ی مادر ها مان و نمای شهر مان. دربان بمن شب بخیر گفت. در شب فر و رفتیم. راه افتادم همراه باد زمهر یر ی که میوز ید میان چراغهای نئون. زمان به تندی پیش میرفت به نیمه های شب نزدیک می شد ناگهان از ر وبر و ر وشنایی هایی پدیدار شد مانند ر وز ر وشنا اما کسی آن ها را جز من ندید یک گر وه سرباز بودند با نشان صلیب شکسته دست در دست هم در دست هایشان تیر بار بود. با فرنچ های آستین کوتاه شلوار وچکمه از شانه ها یشان کالهخود آویزان بود حتا یقه هم بر گردن داشتند ولی سر نداشتند از سربازانی بودند که کسی بر مرگشان گر یه نکرده. رفتیم ترس ازترس وحشیانه در چشمانشان دیده می شد. در چکمه هایشان هم ترس دیده می شد. نمی توانم بگویم در چشمانشان ترس بود سر نداشتند که چشم داشته باشند. ترس را می شد دید حتا در چکمه هایشان از ترس بی وقفه شر و ع به شلیک کردیم بسوی همه ی ساختمان ها به میان اتوبوس ها و مردم به ر وی هر صدا و جرقه ای آتش گشودیم حتا به سوی ماهی ر وی پالکارد آبی رنگ کوچه ی»شوپن «اما نه تکه ای گچ فر و افتاد ونه شیشه ی پنجره ای شکست و صدای صفیر گلوله ها را کسی جز من نشنید سربازان نازی مرده بودند ومرده ها نمی توانند کسی را بکشند. مرده ها زنده شده ومی کشند گرگ شده وارد آ لمان می شویم. این شهر خود اش را کشته پیش از آنکه کشته شود استخوانهای این شهر یکی پس از دیگر ی شکسته پیش از در یده شدن پوست اش. از پوست اش جلد کتاب ساخته و از ر وغن اش صابون برای شستشوی مو. و اینجا ایستاده ام در شب مقابل باد زمهر یر ی که میوزد. داغ هستم مانند نان باگت. زمان به تندی پیش میرفت به نیمه های شب نزدیک می شد. Belvedere* در جاده ی

36 به لهستانی ها می اندیش مانند یک قهر مان«ماز ورکا»*می رقصند در بلندای تار یخ. Belvedere در جاده ی به لهستانی ها می اندیشم. اولین وشاید هم آخر ین نشان را بمن در این قصر دادند. مامور برگزاری جشن در سفید طال کوب شده را گشود. وارد سالن بز رگی شدم همراه با زنی جوان موهایش ز رد کاهی مژه هایش)پلک هایش( آبی جز ما دونفر کسی در دور وبر مان نیست کاناپه ای مانند نیمکت خانه های عر وسکی و دستی سفید ونازک وتو یک نقاشی آبی ر وشنی کشیدی شاید عکس یک عر وسک سنگی بود. و شاید عکسی از چکیدن قطره ای براق بر ر وی پستان چپ ام در طبقه ی پائین تختخواب سفر ی در گرگ ومیش خواب گرد ن سفید بلند ات گرد.سالهای ز یادی بود که چنین خواب عمیقی نکرده بودم. اینجا در شهر»کراکوف«* در میکده ی»کاپر ی «زمان به تندی پیش میرفت به نیمه های شب نزدیک می شد جدایی ر وی میز بود میان فنجان قهوه و لیموناد. تو آنرا آنجا قرار داده بودی. یک سنگ در ته چاه آب خم شده نگاه می کنم مردی لبخند می زند به یک ابر مفهوم نا مفهوم. صدا میزنم. تو را گم کرده پژ واک صدا یم بازمی گردد. جدایی ر وی میز بود توی پاکت سیگار گار سون عینکی آن را آورد اما تو آن را سفار ش دادی. جدایی بود دودی که پیچ می خورد در چشمان تو از سر سیگار ات. وخداحافظی در کف دست ات آماده. جدایی ر وی میز آنجا ز یر آرنج ات بود جدایی همان چیز هایی بود که از فکر ات می گذشت همان چیز هایی بود که از من پنهان می کردی. و همان چیز هایی که پنهان نمی کردی جدایی برای تو آسان بود اعتماد تو بمن ترس از جدایی را برای من بز رگ میکرد. گاه گاهی مانند گشودن دری ست ناگهان عاشق شدن. اگرچه مرا دوست داری ولی از آن خبر نداری. جدایی برای ات فرقی نمی کند.

37 نمی گویم: جدایی خالص شده بود از جاذبه ی کشش وزنی نداشت مثل پر سبک بود همچنین وز ن از وز ن جدا بود پر هم نبود پر هم سنگینی دارد جدایی سنگینی نداشت اما وجود داشت. زمان به تندی پیش میرفت نیمه های شب نزدیک می شد به ما. رفتیم بسوی ستارگان رفتیم در تار یکی دیوار های کلیسای»کاتار«*ها زمان به تندی به عقب بازمی گشت. پژ واک صدای پاها یمان مثل ز وزه ی سگ های ز رد والغر جلویمان می دوید. در دانشگاه Yegelo شیطان ناخن هایش را در سنگ ها فر و کنان پرسه میزند مثل»کپرنیک»برای بی اعتبار ساختن اسطرالب که یادگار اعراب است تالش می کند. ودر بازار در بازار بزاز ها ز یر کمر هایشان راک اند ر ول می رقصند طلبه های کاتولیک. زمان به تندی پیش میرفت به نیمه های شب نزدیک می شد سر به ابر ها میزند سرخی «Huta»*Nova آنجا باهم متحد کارگران جوان معدن که از ر وستاها آمده اند شعله شعله آتش ر و ح شان ر یخته در قلب های جوان شان که ر یزش ر و ح ها از ر یزش معدن هزار بار سخت تر است. در کلیسای مر یم مقدس زنگ بر ج ناقوس شر و ع به نواختن می کند ونیمه شب را اعالم می کند. صدای شیونی که از شیپور»کاتار*«ها برخاسته باال میگیرد خبر داده شد که دشمن به شهر نزدیک می شود. و صدایش بر یده شد با نشستن تیر ی در سینه ناگهان. وشیپور از آسودگی در ون اش م رد پیش از آنکه بتواند خبر را به بعدی برساند. من نزدیک شدن دشمن را دیدم و به تلخی مرگ اندیشیدم. زمان به تندی پیش میرفت به نیمه های شب نزدیک می شد. صبح هنگام سر زده وارد شد قطار اکسپرس سیاه»پراگ«ز یر باران بود ت ه در یاچه یک صندوق چوبی نقره ای بود. در اش را گشودم زنی جوان خفته میان پرنده های شیشه ای.

38 موهایش ز رد کاهی مژه هایش)پلک هایش( آبی سالهای ز یادی بود که چنین خواب عمیقی نکرده بودم. در صندوق را بسته در واگن بار گیر ی بار زدم. سر زده بیر ون آمد از میان برف قطار اکسپرس / از عقب نگاه اش کردم با دست های آویزان.»پراگ«ز یر باران بود. و تو نیستی در گرگ ومیش خوابی در طبقه ی پائین تخت سفر ی طبقه ی باالیی خط و خالی تو نیستی یکی از ز یباتر ین شهر های جهان خالی شد. خالی مانند دستکشی که دست ات را از آن بیر ون کشیده باشی. از حاال به بعد آینه هایی که دیگر تو را نمی بینند چگونه میمیرند مانند غر وب های گمگشته آب ر ود خانه ی «ولدآوا«* از ز یر پل ها ر وان است. کوچه ها خط وخالی پرده ی همه پنجره ها افتاده ترامواها خالی می گذرند. همچنین بلیط فر وش ها و راننده ها نیستند. قهوه حانه ها خالی همینطور ر ستوران ها وبار ها)میکده ها ) ویتر ین ها خالی نه پارچه نه کر یستال نه گوشت ونه شراب نه یک کتاب و نه یک جعبه ی شیر ینی نه شاخه ای میخک. تنهایی شهر را مثل غباری در آغوش گرفته. و در این تنهایی مردی هیکل دار تنها ده برابر لر زان تر از افزایش اندوه کهنسالی از پ ل «لژ یون ها» برای مرغان در یایی نان پرتاب می کند. از خوبی زیاد دل جوان اش. هر لقمه اش را در خون فر و می برد. می خواهم زمان را در چنگ خود بگیر م و متوقف اش کنم تا غبار طالئی سرعت اش در میان انگشتان ا م باقی بماند. در واگن خواب زنی در طبقه ی ز یر ین تختخواب سفر ی در خواب. سالهای ز یادی بود که چنین خواب عمیقی نکرده بودم. موهایش ز رد کاهی مژه هایش)پلک هایش( آبی

39 در دستان اش شمع هایی در شعمدان نقره. در طبقه ی باالیی تخت کسی را ندیدم که خوابیده باشد. من نیستم کسی که آنجا خوابیده. شاید اهل مسکو باشد. شاید هم طبقه ی باالی تخت خالی ست. م ه خاک لهستان را فرا گرفته «*»Birest راهم فرا گرفته دو ر وز است که هواپیما ها بلند شده ونمی توانند بنشینند. اما تر ن ها میایند ومیر وند وازمیان نگاه مرده ی کودکان می گذرند. از برلین به این طرف در کوپه تنها هستم. صبح ر وز بعد با آفتاب تابیده بر دشت های برفی بیدار شدم. در واگن غذاخوری دوغی بنام ک فیر نوشیدم. دختر گار سون مرا شناخت. دو پیس )دوقطعه ی تئاتر ) را در مسکو دیده بودیم. یک بانوی جوان میان برف ها با من سالم واحوالپرسی کرد. کمر اش بار یکتر از کمر مورچه. موهایش ز رد کاهی مژه هایش)پلک هایش( آبی دست اش را گرفتم ورفتیم ز یر آفتاب دندان قر وچه کنان ر وی برف ها رفتیم. آن سال بهار ز ود آمده بود. آن ر وز ها ر وز های خبر سفر به ماه بود مسکو خوشبخت بود خوشبخت بودم خوشبخت بودیم. تورا گم کردم ناگهان در فر ودگاه مسکو. آری ترا گم کردم ناگهان. خیلی ناگهانی هم نبود. چونکه نخست در کف دست ام گر می دست ات را گم کردم سپس دست ات را بعدن سنگینی نر م دست ات را گم کردم و سپس دست ات را. و جدایی نخست از انگشتانمان آغاز به بده بستان کردند اما با این حال تو را ناگهان گم کردم. خود ر وهای ر وی آسفالت کنار در یاها را متوقف کرده داخل شان را نگاه کردم. تو نبودی. در بلوار ها برفی رد پاها یت میان رد پا ها نبود. رد پای تو را در نیم چکمه بی جوراب هم می شناسم. از شبه نظامی های شخصی پوش پرسیدم. تو را ندیده بودند. تا دستکش ها در آورده نشوند دست ها دیده نمی شوند شمع ها در شمعدان نقره بدست. شبه نظامی های شخصی با بز رگ ادبی پاسخ میدهند:»ندیدیم «

40 در آب های»توپ قاپو سرايى «استانبول یک کشتی یدک کش سه شناور را بدنبال می کشد مرغان در یایی گاک گاگ و واک واک می کنند. ناخدای کشتی های شناور را از میدان سر خ صدا زدم. کاپیتان کشتی یدک کش را نمی توانستم صدا بزنم چونکه موتور کشتی چنان غرش می کرد که صدایم نمی ر سید. من خسته و دگمه های پالتوی کاپیتانی کنده. از میدان سر خ کشتی های شناور را صدا زدم.»ندیدیم «میخواهم به همه ی کوچه های مسکو سر بکشم. واز زنان تنهای در صف ایستاده بپرسم از پیر زنان ر وسر ی گلدار پشمی بسر صبور چهره ی ساکت. گونه سر خ قالب دماغ با کاله سبز مخملی. ودختران جوان وترتمیز در لباسهای تنگ شیک. شاید که بترسانم پیر ز ن ها و دختران جوان سر به هوا را مشکل خودشان است بمن چه. مردم یک ز ن ز یبا را اول از همه می بینند بعد مردها را. و فراموش هم نمی کنند شما ندیدید موهایش ز رد کاهی مژه هایش)پلک هایش( آبی پالتوی سیاه یقه سفید اش با دکمه های صدفی اش را از پراگ با عظمت خر ید»ندیدیم «پیش میر وم با زمان ودر رقابت با آن آنها مرا نخواهند دید وقتی که به جلو پیش میر وم نمی بینند شکسته شدن نور قر مز را وحشتم میر یزد در پیشر وی با گذشتن از نورافکن سایه ام بر جاده می افتد سایه ام میدود. برای گم شدن سایه ام که جلوی من میر ود شتاب زده میدوم. به تئاتر ها کنسرت ها و سینماها سر میزنم. به تئاتر»بولشوی«امشب وارد نشدم میدانم اپرای رقص را دوست نداری. در*kalamış به میخانه ی ماهیگران رفتم. با«سعید فائق «گفتگوی گر می داشتیم. من از اینکه یک ماه بود از زندان آزاد شده ام واو از اینکه سرطان کبد دارد. و اینکه دنیا چه ز یبا ست. به ر ستوران ها رفتم به ر ستوران هایی میر وم که ارکستر های معر وف جاز برنامه اجرا می کنند. دربان اونیفور م پوش انعام را دوست دارد به زن جامه دار ر ویا باف هم انعام میدهم